Anayasa Mahkemesinin 2022/129 E ve 2023/107 K sayılı kararı ile HAGB (Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması) kurumunu düzenleyen Ceza Mahkemesi Kanununun 231. maddesinin 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13 ve 14 numaralı fıkraları iptal edilmiştir.
Bu iptal kararına ilişkin duyuru Anayasa Mahkemesinin resmi internet sitesinden de yapılmıştır. ( https://www.anayasa.gov.tr/tr/haberler/norm-denetimi-basin-duyurulari/hukmun-aciklanmasinin-geri-birakilmasi-hagb-kurumunu-duzenleyen-kuralin-iptali/ )
Bizce HAGB kurumunun kaldırılması yerinde olup, Anayasa Mahkemesinin gerekçesinde yer alan birçok husus hukuken makuldür.
HAGB kurumu, uygulayıcılar tarafından denetimden mahrum bir alan olarak görülmüş ve her geçen gün denetimsizlikten kaynaklı olarak HAGB kararları artmıştır. HAGB kararlarına karşı istinaf kanun yoluna başvurulamaması, kararlara karşı yapılan itirazlarda ise uzun süre esasa girilmemiş olması sebebiyle denetimsizlik birçok aksamayı beraberinde getirmiştir.
Mesleğimizi icra ederken HAGB kurumuna karşı yaptığımız gözlemleri izah edecek deyiş "NE ŞİŞ YANSIN NE KEBAP" deyişidir. Durumun vahametini anlatmak adına, kaba kabul edilebilecek bu deyişi özellikle tercih etmekteyiz. Çünkü uzun süredir Asliye Ceza yargılamalarında maddi gerçeğe ulaşma maksadı ortadan kalkmıştır. Şüphesiz ki maddi gerçeğe ulaşmak için detaylı bir inceleme şarttır. Zira bir kişi hakkında mahkumiyet ya da beraat kararı vermek zor bir iştir, özellikle ceza kararı verilebilmesi için vicdani kanaatin tam manasıyla oluşmuş olması zarurettir. Fakat HAGB kararları ile adeta top taca atılmakta, sanığa ceza verilmekte ise de bu hüküm sonuç doğurmamaktadır. Bu sayede detaylı inceleme ve iş yükü omuzlardan atılmaktadır. Zira HAGB kararı neticesinde, sanık bir suçlu ise cezasız kalmamış olacaktır. Yahut sanık beraat etmesi gereken bir masum ise, ceza almamış ve adil yargılanma hakkını kullanmış kabul edilebilecektir (!) Yani HAGB sayesinde "NE ŞİŞ NE DE KEBAP YANACAKTIR"
Yukarıda HAGB kurumunun uygulamasında yaşanan en temel aksaklık tarafımızca, teknik detaylardan uzak bir şekilde daha rahat bir üslup tercih edilerek izah edilmiştir. Anayasa Mahkemesi tarafından yapılan duyuruda izah ettiğimiz hususlar izah edilmiştir. Duyuru ile izah edilenlerin ve bizim izahımız ile aynı sonuca ulaştığı kanaatiyle duyuru metni aşağıda paylaşılmaktadır.
"HAGB, ceza yargılaması sonucunda verilecek mahkûmiyet hükmünün açıklanmasının belirli şartlara bağlı olarak ertelenmesini ifade etmektedir. Sanığa, hakkında HAGB uygulanmasını kabul edip etmediği hüküm aşamasına geçilmeden henüz yargılama aşamasındayken ve ileride sanık hakkında mahkûmiyet kararı verilme ihtimaline dayalı olarak sorulmaktadır. İtiraz konusu kuralda da HAGB kurumunun işleyişine dair Anayasa Mahkemesi tarafından daha önce yapılan tespitler göz önünde bulundurularak anılan kurumun temel hak ve özgürlüklere ilişkin anayasal güvencelere uygunluğu değerlendirilmiştir."
"HAGB uygulanmasını yargılamanın henüz başında kabul eden sanıklar hakkında yargılamanın sonraki aşamalarında adil yargılanma hakkı güvencelerinin ilk derece mahkemesince sağlanıp sağlanmadığının denetimi istinaf kanun yolunda yapılamamakta ve bu durum hak ihlallerine yol açabilmektedir. İstinaf kanun yoluna tabi olması öngörülen bir yargılama, sanığın HAGB kararı verilmesini kabul etmesiyle itiraz yoluna tabi hâle gelmektedir. Sanık, hakkında HAGB kararı verilmesini kabul etmekle birlikte istinaf kanun yoluna başvurma hakkından feragat etmektedir. Mahkeme hükmünün kurulmasından önceki bir aşamada açıklanan belirli bir kanun yolundan feragat iradesinin anayasal geçerlilik koşullarını sağlamadığı anlaşılmıştır.
HAGB kurumunun müsadere işlemleri yönünden de bazı eksik düzenlemeler içerdiği değerlendirilmiştir. HAGB kararı verilmesi durumunda müsadere işlemlerinin hangi aşamada infaz edileceğine ilişkin olarak açık bir kanun hükmü bulunmamaktadır. Mülkiyet hakkına müsadere yoluyla yapılan sınırlamaya ilişkin istinaf kanun yoluna başvuru imkânının askıya alınarak HAGB kararı ile birlikte müsadere kararının infazına yol açabilecek şekilde infaz zamanında belirsizliğin olduğu görülmüş ve yeterli güvencelerin sağlanmadığı dikkate alındığında kuralın maliklere aşırı bir külfet yüklediği sonucuna ulaşılmıştır.
Diğer yandan kişi hakkında verilen HAGB kararı, ceza niteliğinde olmayıp kişiyi ceza tehdidi altında bırakmaktan ibarettir. HAGB kararının bu niteliğini gözeten Anayasa Mahkemesi daha önceki birçok kararında, kötü muamele iddiaları yönünden HAGB kurumunun uygulanmasının sanığın infaz edilebilir bir ceza almaması sonucunu doğurduğunu ve bu kurumun uygulanmasında mağdurun muvafakati ya da mağdur açısından manevi bir telafinin sağlanmasının da aranmadığını dikkate alarak anılan geri bırakma kararının mağdur açısından yeterli ve etkili bir giderim sağlamadığını değerlendirmiştir.
HAGB kurumuna yönelik bir başka değerlendirme de failin kamu görevlisi olduğu durumlara ilişkindir. Failin kamu görevlisi olduğu durumlarda hukuka aykırı ve son derece ciddi bir fiilin hiçbir şekilde hoş görülemeyeceği gözönünde bulundurulmalıdır. Bu bağlamda işkence veya kötü muamele gerçekleştirdiği tespit edilen kamu görevlisi fiilî olarak cezasız bırakılmamalıdır. HAGB kurumunun kamu görevlisinin görevi sebebiyle işlediği ve Anayasa’nın 17. maddesi anlamında işkence, eziyet ve kötü muamele kabul edilen suçlar bakımından uygulanmayacağına dair yasal düzenlemenin bulunmadığı görülmüş; ceza mahkemelerinin uygulamalarının da bu sorunu çözemediği anlaşılmıştır. Bu durum Anayasa’nın devlete yüklemiş olduğu faillere fiilleriyle orantılı cezalar verilmesi ve mağdurlar açısından uygun giderimin sağlanması yükümlülüğü ile bağdaşmamaktadır.
Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle kuralın Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline, kuralın iptali nedeniyle 5271 sayılı Kanun’un HAGB’yi düzenleyen 231. maddesinin uygulanma imkânı kalmayan diğer hükümlerinin de iptallerine, iptal hükümlerinin kararın Resmî Gazete’de yayımlanmasından başlayarak bir yıl sonra yürürlüğe girmesine karar vermiştir."
Comments